Para, insanlar arasında değer alışverişi yapmak için kullanılabilecek yararlı bir araçtır. Yani en iyi değişim aracıdır. Doğrulanabilen bir ödeme aracı olarak yaygın bir şekilde kabul edilen insana hizmet eden öğe veya varlıktır.
Para tarih boyunca hep değişik formlarda karşımıza çıkar ve insanoğluna hizmet eder ya da insanları kendine hizmet ettirir. Toplumlar parayla tanıştıktan sonra kendi finansal yaşam biçimlerini inançları doğrultusunda oluşturmuşlardır. İnsanoğlunun bu macerasında para her zaman çok şey olmuştur. Her ne kadar ‘’mutluluk parayla satın alınamaz’’ klişesine hepimiz aşina olsak da o işin gerçeği yani o inanışın aslı çoğunlukla bir şans oyunu kazanma ümidi dışında zengin olamayacak kişilerin tesellisi olduğudur. Yani toplumdaki söylemiyle ‘’züğürt tesellisi’’dir. Çünkü paranın olduğu ve insanlara hizmet ettiği her yerde genel anlamda huzur ve mutluluk vardır. Para yoksa veya kısıtlıysa o toplumda endişe, kaygı ve neticesinde öfke ve saldırganlık vardır. Şimdi başta İskandinav ülkeleri olmak üzere batılı zengin ülkelerdeki huzur, refah ve güvenli yaşam standartları az gelişmiş fakir ülkelerde aynı olur mu? Norveç ile Afganistan nasıl aynı yaşam tarzına sahip olabilir. Norveç’te 1 senede 1 cinayet olayı olmazken diğerinde her gün insan öldürülüyor ve bu durum artık olağan karşılanıyor. Çünkü birinde gayrisafi milli hasıla 40 bin dolar, diğerinde 300 dolar. Gerçek olan budur. Bunları yazarken tabi tüm yaşamımızı para üzerine kurgulayamayız. Paradan önemli olan değerlerimiz tabi ki mevcut. Ancak bu değerlerimizi korurken paranın olmasında da sakınca yoktur. Emekli maaşları, asgari ücret insanca yaşam standartlarına yükselse kötü mü olur? Toplumun yüzde 90’ını kapsayan bu kesimin mutlu ve huzurlu olması ülkeyi daha da ileriye taşımaz mı? Toplumsal şiddet ve öfke azalmaz mı?
Zira ekonomik sebeplerden kaynaklı endişe ve kaygılarımız minimuma düşerse toplumsal huzur ve refah düzeyi o derece yükselecektir. Yani para toplumun her kesimine eşit ve hak ettiği ölçüde hizmet ederse huzur ve mutluluk gelir…